DİĞER
Bilge Karasu'nun 1950'lerde Forum dergisine yazdığı sergi tanıtımları ile resim ve heykel eleştirilerinden birkaçını sunuyoruz...
“Sırça köşk, tepe, meydan, başşehir, bodruma kapatılma, dil, beyin, göz, koyun kavramları anlatının iletilerini taşıyan birer simgedir. Tarih boyunca görülen ezen-ezilen çatışması Marksist bir anlayışla yazar tarafından esere aksedilmekle birlikte anarşist düşünceden esinlenildiğini gösteren noktalar da öne çıkmaktadır.”
“Ahlak ve adabın nasıl mükemmel olması gerektiği hem Avrupa’da hem de İslam dünyasında ehl-i kalem arasında tartışılmakla kalmaz, ayrıca alt sınıflar üzerindeki gücü ifade etmek için araçsallaştırılır. Onun içindir ki birçok nezaket kitabında, yalnızca nasıl davranılması gerektiği değil, aynı zamanda aşağılık olarak görülmekten nasıl kaçınılacağı açıklanır.”
“Ataç’ın 'edebiyat teorisi'yle sistemli bir ilişkisi yoktur. Belirli bir edebiyat ekolüne bağlı kalmak yerine çoğunlukla sezgilerine, öznel yargılarına, zevklerine; okuduğu kitaplardan, dinlediği müziklerden oluşturduğu sanat 'telakki'sine güvenir. Kendi döneminin modalarına, sanat alanındaki egemen yargılara cesurca karşı çıkıp Divan Edebiyatı’nı, alaturka musikiyi Türk kültür hayatından aforoz edildikleri 1930’lu yıllarda sahiplenmiştir.”
"Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid devirlerine o üç saltanatı da görmüş, hem de kapalı kapılar ardındakileri de görüp yazabilmiş bir muharririn gözünden bakmak ister miydiniz? Bir dönem İstanbul’da en çok satan gazete olan Basiret’in sahibi Basiretçi Ali Efendi’nin gözleriyle..."
“Kitap niçin satılmıyor?” Bu soru yazarı, yayıncıyı, kitapçıyı ve de okuru çok uzun yıllardır meşgul ediyor. Geçmişte bu konuyla ilgili yayınlanmış çok sayıda yazı da bulmak mümkün. İşte, onlardan biri, Sabih Alaçam’ın 1939’da kaleme aldığı “Kitap niçin satılmıyor?” başlıklı yazısı…
"Tanzimat’la beraber geldiğini kabul ettiğimiz heteronormatif ilişkilerin pratikte dışına çıkmayı başarabilmiş ve geç 19. yüzyılın iki queer şairi Çivizade Galip ve Mehmet Celal’in aşkları, yaşamları ve çarpıcı ölümleri..."
"Eserler kendi dönemleri ve şartları içinde ele alınmalılar. Bugünün gözlükleriyle dünü görmeye, daha da vahimi biçimlendirmeye çalışmak gerçekten cahilce ve bencilce… Sanki her şeyi en iyi biz biliyor, en iyi biz değerlendiriyoruz. İşte metinleri göz önüne sermeyi en çok bunun için gerekli görüyorum. Edebiyat tarihçisi en iyi yorumcu olamaz, hele her zaman hiç olamaz."
Esin Hamamcı, Prof. Dr. Ali Volkan Erdemir ile Japon edebiyatı, Türkçeden Japoncaya çevrilen eserler, Murakami çevirileri ve Dağın Rüyası romanı üzerine konuştu: "Roman yazma isteğim, her Murakami romanı çevirisinin ardından hissettiğim o büyünün etkisiyle daha da arttı."
"Kanon ve klasiklerin listesi, 'bakımı yapılan saatler' listesidir. Literatür dediğimiz, o giderek daha da delirtici hale gelen şey, temelde büyük bakım raporlarından oluşmakta. Bakım, aynı zamanda bakış, bakıp sorunları tespit etmek, mümkünse bakımı düşünmek, yahut 'kullanılmaz' –veya Moretti gibi söylersek 'mezbahalık'– raporu yazmak."
Aşk Olsun Çocuk, her yönüyle ilginç ve farklı bir 'iş': Tiktok çağında bir fotoroman, ama internette tefrika ediliyor... Hülya Işık Kurt, sanatçı Ali Cabbar'la, "Deniz Gezmiş’in uzun bir ömre bedel 25 yılı"nı 25 parçada anlatan bu tefrikayı ve yakın tarihe bakışımızı konuştu.
Haziran ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık